Sevmenin en güzel halini yaşadığıma inandığım sıralarda bana sevgisizliğin en gerçek, en acı ve en çaresiz halini yaşattıkları gelse de arada aklıma, bunun yaşam sevincimi tamamiyle elimden almasına izin vermemeye çalışıyorum. Buna daha ne kadar devam edebilirim, bilmiyorum.
Sevdiği kadar sevilmiyor insan, yazık. "O benden bir parça" dediği insan tarafından da yabancılaştırılıp ebedi bir yalnızlığa mahkum ediliyor ansızın. Sevdiği kadar sevilmiyor... Fedakarlık üzerine kurulmuş bir sevginin altında ezilip kalıyor da çıt çıkarmıyor.
Zamanla, gidenlerin ardından yalnızca kendi acılarına sarılıp ağlamayı, yüreğindeki derin yangını ellerine bulaşan bir iki damla mürekkeple söndürdüğünü sanmayı, içindeki hasret her gün suratına bir çizgi daha eklerken zoraki gülümsemelerle mutlu göründüğüne kendini inandırmayı öğreniyor insan.
Kitaplar, şiirler, müzik... Sonsuz sayıda boş beden. Biri hariç... Her boşluğa istediğim manayı yükleyip ardından yaşadığım hayal kırıklığıyla gözlerimden iki serin yaşın boynuma süzülmesine izin veriyorum. Canım çıkana kadar gözlerimin en derininde saklayacağım mutluluk gözyaşlarım da var.
Beni anlamayan bu dünyaya alıştım artık. Zorbalıkla dindiremem ki ruhumun yalnızlığını. Sevmeyle, sevilmeyle ancak... Yakarak söndüremem ki içimdeki acıyı. Gülmeyle, güldürmeyle, can vererek can bulmayla, umut olup yaşatmayla, bulut bulup yağmuruyla ancak...
Berkan SEZEN
10 Nisan 2017
Berkan SEZEN
10 Nisan 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder