Hayatımızın ilk on yılında, bambaşka bir dünyada yaşarız adeta. Hayallerle dolu o dünya tamamen kendimize ait kurallarla çevrilidir. Yani özgürlükle... Devasa kelebeklere ve karınca kadar fillere bile rastlanılabilir o dünyada. Trenler uçar, ağaçlar da yürür mesela. Sınırsız büyüklükteki hayal dünyamızda hiçbir kötülüğe yer yoktur. O yüzden kötülük de sonradan öğretilir tüm çocuklara. Sonra o sonsuz bahar bahçemizin yapraklarına hazan gelir bir anda.
Çocukken aldığımız yaralar ölene kadar iyileşmez. Şayet yetişkinler kişiliğimizin şekillendiği o beş on yılın bizim tüm hayatımızı nasıl değiştirebileceğini bilselerdi, hiçbirimize en ufak kötülüğü bile hissettirmezlerdi bu dünyada. Birer fidan gibidir her çocuk. Doğru yere doğru zamanda dikildiğinde, veremeyeceği meyve yoktur. Sıcaktan bunalanlara gölge, şairlere ilham, kuşlara yuva olur. Eğer güneş almayan bir kuytuya dikilirse o fidan kışın ortasında, hayal kırıklığından başka bir şey elde edilemez. Yetişkinler çocukların güneşi olmalıdır, gölgesi değil. İşte o zaman verimli gençler yetiştirilebilir.
Çocuklar, yani geleceğimizin büyükleri... O kadar önemliler ki, birinin dahi kalbinin kırılması tüm dünyayı kırmalı. Her çocuk ilgiyi hak eder ancak her yetişkin bu ihtiyacı karşılayabilecek yeterlilikte değil. Ne zaman insanlar sevmenin her şeyden önemli olduğunu anlarlarsa, o zaman hazan çocukların bahar bahçesinden bir daha geri gelmemek üzere ayrılır.
-Berkan SEZEN
25 Aralık 2016
Çocuklar, yani geleceğimizin büyükleri... O kadar önemliler ki, birinin dahi kalbinin kırılması tüm dünyayı kırmalı. Her çocuk ilgiyi hak eder ancak her yetişkin bu ihtiyacı karşılayabilecek yeterlilikte değil. Ne zaman insanlar sevmenin her şeyden önemli olduğunu anlarlarsa, o zaman hazan çocukların bahar bahçesinden bir daha geri gelmemek üzere ayrılır.
-Berkan SEZEN
25 Aralık 2016




